24 Kasım 2024
  • İçel10°C

ABDÜLKADİR BULUT YETMİŞ İKİ YAŞINDA

Nihat ERKAN

21 Nisan 2015 Salı 09:53

“Eğriklerin inlerin arasında.                                                                                            

Hep yanımızda                                                                                                        

Bugün Kadir yetmiş iki yaşında…” 

N.Erkan.                                                                                                                                    

Akineli Aziz’in oğlu Abdülkadir Bulut 21/Nisan/1943 yılında Anamur’un Akine koyün’de dünya geldi.

Sıcak yaz günlerinde çok zaman birlikte olurduk. 
 Her soluğunda Anamur’un Torosların rengi kokusu vardı. 

Akdeniz’in esmer çocuğu hep birlikte Yaylalarda karakeçilerimizin sürülerimizin önleri mertek ve çalılarla çevrilmiş inlerden oluşturulan eğrikleri gördükçe her zaman Kadir hep yanımızda. Bu gün Kadir yetmiş iki yaşında!

Onu benzerlerinden ayrı kılan başlangıç, yerel görünümleri olan toplumcu kaygıları içeren ikinci yeni politikasıyla dile getirmesinde açığa çıkar. 

Örneğin;

GEZİNİR DENİZSİZ BİR TAVŞAN

ÖYKÜSÜNDE BİR UZUN KARTALIN

HÜZNÜNE  EKLENİR AYRILIĞI

BİTMEYEN ZAMANIN

Cemal Süreyya’nın “KASABALI LORCA” adını verdiği bakışı, düşüncesi, deyişleriyle sevgililer sultanı bir dost’tu Kadir. Onu yalnız vedalaştığımız günlerde anarak değil her toplumsal etkinlikte onun dizeleriyle ve onunla birlikte olduğum hissiyatından kopmadan yaşadığımız çok zamanlar var. 

Arkadaşlık ilişkilerine tatlı bakışlarını katan insanı aniden masal dünyasıyla buluşturan efsanevi öykülerinin büyüsünde kalırdık çok zaman. Dizeleri ruhsal yapısı ve karakterine yansırdı.

HOŞUMA GİDER 

ELİNDE ÇAY BARDAĞI

GÜNEYDE BİR KÖY EVİNİN

ÜSTÜ ÇİNKOLU BALKONUNDAN

VE YAĞMURLU HAVALARDA 

DAĞLARA BAKAN BİRİSİNİN

DURUŞU (HOŞUM GİDER) VEYA AĞLAMAK GEÇER İÇİMDEN

UCU DENİZE ÇIKAN YOLLARDA

ELLERİM CEBİMDE CEKETİM İLİKLİ

O yeşil bakışların kucaklaştığı yeşil renkli tomurcuklarda sevgiler büyütürdü hep. Anamur ve Anamur özlemiyle yaşardı. Toprak damları fırdolayı nergis olan memleketine şu dizelerle seslenirdi. 

YOLUM DÜŞÜNCE ANAMURA 

HAVALAR YAĞAR ESERDE OLSA

ELİNİ KULAĞINA GÖTÜREREK

UZUN HAVA ÇEKEN

KÖYLÜLERİMİ DİNLERİM MUTLAKA.

Ah nerede o günler. Nerede o doğayla başa baş pullukla kara sabanla toprakla güreşerek gelişen renkli yaşam dilimleri.

BANA BİR GÖMLEK DİKEBİLİRMİSİN SEN

YILLARDIR BENİM SANA DUYDUĞUM 

HASRETTEN.

Bu hasret bizim.