23 Kasım 2024
  • İçel18°C

ANAMUR'DA MEÇHUL MİSAFİRLER-2

Prf. Dr. Ulvi KESER yazı dizisinin 2.bölümünde Anamur'a gelen meçhul misafirleri anlatıyor

ANAMUR'DA MEÇHUL MİSAFİRLER-2

06 Haziran 2021 Pazar 19:16

Prf.Ulvi KESER bir önceki yazısında Anamur'a gelen meçhul misafirleri anlatmıştı. (Yazıya bu linkten ulaşabilirsiniz https://www.anamurlular.com/Haber/2065)

İkinci bölümde de bu meçhul misafirlerin kimler olduğunu ve ne yapmaya geldiklerini fotoğraflarla anlatıyor.İşte o yazı;

    Mart 1959 tarihinde kendi yağıyla kavrulan bu sessiz sakin Anadolu kasabası Anamur’da birdenbire ortaya çıkan ve pek de Anamurluya benzemeyen insanlar vatandaşın da ilgisini çekmeye başlamıştır. Ahmet Oğuz Kotoğlu Trabzon Eğridere köyünden babası, dedesi Çanakkale’den Milli Mücadele’ye kelle koltukta mücadele etmiş kahraman bir ailenin cesur, gözü kara ve hercai oğludur. Askerliğini Kore’de yapmış, General Daniş Karabelen, Albay Ali Rıza Vuruşkan, Binbaşı İsmail Tansu gibi yeraltı harbinin inceliklerini ilk defa orada öğrenmiş yiğit bir Karadeniz delikanlısıdır. Reşat Yavuz da tıpkı Kotoğlu gibi ömrü denizlerde geçmiş, Ordu Perşembe’nin Medreseönü köyünden bir başka cevval, gözü kara, vatansever delikanlıdır. O da kader arkadaşı Ahmet Oğuz Kotoğlu gibi Kore’de savaşanlardandır ve kişisel özellikleri yanında Kore safahatları kaderlerini Anamur’da buluşturmuştur. Genelkurmay Seferberlik Dairesi (sonradan Özel Harp Dairesi, son olarak Özel Kuvvetler Komutanlığı) personeli olan Binbaşı İsmail Tansu da üsteğmen rütbesiyle Kore’de savaşanlardandır ve kaderin cilvesi onları Kıbrıs’tan gelen ve İngiliz polis teşkilatında Special Commando/Özel Komando olarak görev yapan Kemal Abdullah (Sahilboylu) ile Anamur’da buluşturmuştur.

    Binbaşı İsmail Tansu’nun yıllarca söylediği üzere “Aslında hiç kimse uyumuyordu.” ve Türkiye Cumhuriyeti içte, dışta düşmana karşı devamlı tetikteydi. Kendileri ilk başlarda pek anlamasalar da İstanbul Rumeli Kavağı-Sarıyer-Anadolu Kavağı hattında balıkçılıkla uğraşan Kotoğlu ve Yavuz hercai gençlerdir. Günlerce balığa çıkar, yorgun, perişan döner; ancak akşamları Yorgo’nun meyhanesinde iki duble rakı içmeyi de ihmal etmezler. Gözü kara, cesur, vatanperver, milliyetçi gençlerdir ve Kıbrıs’ta Rum saldırılarıyla tansiyon iyice yükselirken İstanbul’da Rum ve Yunan vatandaşlar 6/7 Eylül 1955 saldırılarının travmasını henüz atlatamamışlardır.  Böyle bir balık sonrasında Yorgo’nun meyhanesinde demlenirken kafalar puslu, muhabbet güzel ve derken yan masalardan birisi “Yahu bizim Yunan’la, Rum’la ne işimiz var? Yıllardır beraber yaşıyoruz. Öle savaş falan çıkarsa ben ne Kıbrıs’a giderim ne de Yunanistan’a saldırırım.” gibisinden bir şeyler söyler ve anında kafasında rakı şişesi patlar. Şişeyi patlatan Ahmet Oğuz Kotoğlu’dur ve 3-5 ay sonra anlaşılır ki hepsi kendilerini test etmek için oynanan bir senaryonun parçasıdır. Ağızları sıkı mı, gevezeler mi, içince sapıtıyorlar mı? Kendilerine verilen bilgiyi gereksiz yerlerde gereksiz kimselere anlatıyorlar mı? Para canlısı mıdırlar?   Korkusuz, fedakâr ve vatanperver midirler? Bütün bu soruların cevapları için neredeyse 2 yıldır takip edilmektedirler ve sonuçta bir akşam üstü sivil plakalı bir araç her ikisini de Sarıyer’de bulup yaka paça metruk bir binaya götürür.   Karanlık, izbe, harabe bir binadır ve Ahmet Oğuz Kotoğlu ile Reşat Yavuz duvarın önünde ayakta durmaktadır. Karşılarında da Yzb. Ferhan Çora, General Daniş Karabelen, Büyükelçi Mehmet Ertuğruloğlu, Bnb. İsmail Tansu, MİT temsilcisi, birkaç özel personel daha vardır. Yzb. Ferhan Çora sessizce ve şaşkınlıkla kendilerine bakan ama karanlıkta hiç kimseyi görmeyen iki balıkçıya “Gizli bir vatan görevi var. Son derece tehlikeli bir görev ve sonunda mutlak ölüm de söz konusudur. Görevin gizliliği nedeniyle size daha fazla bilgi veremeyiz. Yakalanmanız halinde sizi savunmayız, arkanızda durmayız ve sizi savunmayız. Yakalanırsanız ölüm mutlaktır. Kabul ederseniz bunun karşılığında hiçbir maddi menfaatiniz olmayacak. Kabul ederseniz söyleyin. Kabul etmezseniz ne biz sizi gördük ne de siz böyle bir teklif aldınız.” der.     

   Karanlıkta birbirlerinin yüzüne bakarlar ve hemen ardından Kotoğlu tereddütsüz “Varız.” der. Her iki fedakar genci denemek için orada bulunan Mehmet Ertuğruloğlu “Yarın öbür gün iş bittikten sonra karşımıza gelip bu işi yaptık diyerek para istemeyin ha.” der ama dediğine de bin pişman olur. Kotoğlu hiddetle “Dedem Karadeniz’de Ruslara karşı savaştı. Babam Mim Mim Grubu’nda Milli Mücadele için kan akıttı. Reşat da ben de Kore’de savaştık. Memleket için varız dedikse varız.” der ve okkalı bir küfür savurur. Testi geçmişlerdir böylece. Kaderin bir cilvesi olarak tıpkı TMT’nin Türkiye kadrosunu oluşturan Tümgeneral Daniş Karabelen, Kıbrıs’taki kod ismi Conan’ı Kore’de çarpıştığı Conan tepelerinden alan Albay Ali Rıza Vuruşkan, Binbaşı İsmail Tansu ve diğer kahramanlar gibi askerliklerini Kore’de birlikte yapan Karadenizli Duman kod adlı Reşat Yavuz ile Alev kod adlı Ahmet Oğuz Kotoğlu’nun kaderleri böylece Akdeniz’in ortasında birleşir. Kıbrıs Türk Kültür Derneği adına İzmir’de esasında devlet adına satın alınan tekneyle Anamur’dan böylece başlayacak ve Kıbrıs adasına silah nakli faaliyetleri daha sonra Reşat Yavuz, Ahmet Oğuz Kotoğlu ve ekibe katılan askeri personel Astsubay Ali Levent’le tehlikeli ve mutlak ölüm riskiyle devam edecektir.

   Anamur Jandarma Bölük Komutanı Yzb. Remzi Kızılsu’nun kayınbiraderi kimliğiyle Kıbrıs’tan gelen Kemal Abdullah, isimlerini kimsenin bilmediği fakat Türk Mukavemet Teşkilatı’nda Alev ve Duman kod isimleriyle Ahmet Oğuz Kotoğlu ve Reşat Yavuz Kaptan ile Anamur Gümrük İdaresinden Ali Nutki ismiyle balıkçı kimliği çıkartan Bnb. İsmail Tansu Kıbrıs’ta toprağı vatan yapmak ve adada verilen var oluş mücadelesine destek amacıyla artık hazırdırlar.

   Anamurlular ise meraklı, kuşkulu ve şüphecidir; ancak Anamur İskele ve Yoğunduvar hattında olup bitenler konusunda neredeyse hiçbir fikirleri yoktur. Bu arada Eğirdir Dağ Komando Okulu ile Antalya’daki “özel” depolardan içine çinko kaplanmış, katranlı bezlerle ve gres yapına bulanmış, denizin nemi, rutubeti ve sudan etkilenmeyecek şekilde ambalajlanmış askeri mühimmat, silah ve cephane de Anamur’a gelmeye başlamış, Teşkilat için görevlendirilmiş bazı şahıslar vasıtasıyla hareket emrine kadar güvenli yerlere yerleştirilmiştir.  

kot.jpg

J. Bl. Komutanı Mehmet Remzi Kızılsu, Bnb. İsmail Tansu ve tekne personeli Anamur'dan silah yüklerken

kot2.jpg

Bu olaydan tam 51 yıl sonra Kıbrıs'ta bir araya getirdiğim Ahmet Oğuz Kotoğlu ve Kıbrıslı kahraman Kemal Abdullah.

kot3.jpg

Teknenin personeli Yoğunduvar'da silah yükleme öncesinde

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.